2 Temmuz 2008 Çarşamba

- Karşılaşmalarından itibaren ayrılıncaya kadar tokalaşmaya son ver(e)meyenlerin, bi müddet sonra ''kim daha sert sıkıyor'' a zarf atmaları içten bile değil.
- Evde tamir edilmesi, değiştirilmesi gereken şeylerin, tedarik edilmesi, yerine getirilmesi için, en az iki günün geçmiş olması gerektiği kanaati taşınan bi evde yaşıyorum.
- Yemek yiyen birisinin kafasını arkadan görmek de çok ilginçmiş, yeni fark ettim.
- Bir mum altlığı olarak çay tabağı ya da kül tablasına gözleri dolarak bakar, hayatın anlamını sorgularım.
-Minibüs şoförlerinin, bozuklukları koyduğu yeri işaret ederek ''gel buraya otur'' demelerine bi kez olsun hayır diyemedim. Benim için bu eylemi yerine getirmek farz gibi bi şey lan.
- Borç para vermemek için ''taksitlerim var, olmasa biliyorsun, başımla beraber eheh'' diyenlerin yaş ortalaması bir hayli düştü haa. Kör olasıca kapitalizm.
-Bozulan radyoyu ''ne var lan bunun içinde'' diye sökmediğimi, motorunun ucuna dondurma çubuğu takarak pervane yapmadığımı mı zannediyorsun, ne büyük bi yanılgı. hıh...
-Artan para üstünden ancak kendisine yetecek kadar nevale alabileceğini, küçük dünyasında, küçük kafasıyla hesaplayıp, aldığı kurabiye, gazoz vs.yi kardeşleriyle paylaşmamak için, eve ağır aksak yol almış ya da bir alt sokağı kullanarak yolu uzatmış çocuklardandım.
- ''çiçek gibi darphanemiz var, niye orda herkese yetecek kadar para basmıyorlar ki'' dememiş bi vatandaşımız var mı?
- Özellikle TV de film izlerken, ekrana yansıyan öpüşme sahnesiyle eşzamanlı olarak, TV' li odaya, anne veya baba nasıl oluyor da giriyor anlamadım gitti.

Hiç yorum yok: